Sayfalar

8 Aralık 2013 Pazar

Frankfurt'a gidiyorum Yılbaşı 2014



08.12.2013
Bu sene Allah nasip ederse 3. yılbaşımı yurtdışında geçireceğim bu kez kuzenimle 40 senedir hayalini kurduğum bir şeyi yapacağız. Onu Frankfurt'ta ziyaret edeceğim.

Biletimi Ekim ayında THY'den aldım. 250 TL gibi süper ekonomik bir fiyattı. Zaten her şey böyle başlıyor, önce süper fiyata biletin cazibesi sonra gelsin diğerleri...

Vizeye ise 6 aralık'ta yani 2 gün önce başvurdum.

Tahmini seyahat masrafı planı
THY Frankfurt gidiş dönüş 250 TL
Vize ve başvuru (IDATA) 60 EURO ve 2e EURO
Konaklama: Kuzenimde kalacağım

Eğlence:
Frankfurt Opera Binası Mozart shirli flüt: 13 EURO (bileti ekim ayında aldık)
Heideberg gezi
Müzeler
Yılbaşı programını ise kuzenim yapacak.

12.12.2013 Bugün vizem geldi.İlk defa sadece 1 hafta ve tek giriş vize vermişler. Bu vize işleri bir an önce çözülsün artık inşallah!






27 Ocak 2013 Pazar

Londra'da 2013 Yılbaşı akşamı III

30.12.2012

Bugün free günümüz, bol bol alışveriş yapıp Londra'nın keyfini çıkarmaya karar veriyoruz, Bahar Primark'ın yolunu tutuyor, ben ise bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Txmaxx'e gidiyorum. Txmaxx'te bir sürü markanın uygun fiyatlı ürünleri var. Çanta bölümünde o kadar çok vakit geçirmişim ki, elbise bölümüne vakit kalmıyor, Einstein kesinlikle çok haklı; zaman çok göreceli bir kavram, alışverişte saatler dakika kıvamına geliyor:) 4 saati txmaxx'te harcıyorum. Kesinlikle göz atmanızı tavsiye ederim,

Somerset House
Bütçenize uygun kaliteli şeyler bulabilirsiniz, ayrıca yılbaşı indirimi de yapıyorlar. Bahar'da alışverişinden memnun kalmış olmalı ki sırtındaki çanta dolu geliyor... Bir arkadaşımızın resmini görmek üzere National Portrait Gallery'e uğruyoruz ancak resim başka yerde sergilenmek üzere gönderilmiş, hiç oyalanmadan Somerset House'a doğru ilerliyoruz. Somerset House önünde açık buz pisti var. Kahvemizi içerken buz pateni yapan insanları seyrediyoruz, buzun büyülü bir havası var. Biletleri ise önceden almak gerekiyor çünkü her zaman biletler tükenmiş oluyor.

Bu akşam yemek için eve döneceğiz diye ev sahibimiz Peter bize yemek hazırlıyor, Peter kendimizi evimizde gibi hissettiriyor, esprili bir İngiliz, gerçi itiraf etmeliyim esprilerinin yarısını anlamıyorum ama yemek boyunca muhabbet ediyoruz, ve yemekten sonra High Barnet'teki Ye Olde Monken Holt puba gidiyoruz. Geçen sene Peter bizi götürmüştü, şimdi ben arkadaşımı götürüyorum. ve bu kez süpriz, pub da mahalle halkının oluşturduğu gönüllü grubu var, davul, gitar, saksofon kim neyi çalabiliyorsa müzik grubu kurmuşlar, o kadar samimi ve tatlılar ki, hemen onlara katılıyoruz ve gece boyunca dans ediyoruz, bildiğimiz şarkılarda eşlik bile ediyoruz. Her pazar akşamı grup toplanıyormuş. Bu yazıyı pazar günü yazıyorum bu da demektir ki onlar şimdi yine şarkı söylemeye başlamışlardır. Saat 12 gibi evin yolunu tutuyoruz, bir güzel Londra günü daha bitiyor.


31.12.2012
Ye Olde Monken Pub, High Barnet
Nihayet Yılbaşı günü. Evimiz Kuzeyde uzak noktada olduğu için ve havai fişek gösterisini merkezde izleyeceğimiz için evden sabah ayrılmaya karar veriyoruz, bavulları hava limanında emanete bırakıp, merkeze geri geleceğiz gece yılbaşı kutlamalarından sonra ise doğrudan hava limanına gideceğiz. Hava limanına öğlen gidiyoruz, bagajları emanete verip, Bahar'ın arkadaşları ile vedalaşmak için onlara uğruyoruz, Süreyya bizim için cup cake pişirmiş, yediğim en güzel cup cake'ti. Heyecanla onlara Londra'da neler yaptığımızı anlatıyoruz, ilk gün onlara uğramıştık, şimdi ise veda ziyareti zaman su gibi akıp geçmiş. Saat 3 gibi şehir merkezine gidiyoruz, Londra'da havai fişek gösterisi izleme alanına yaya girişini saat 7 gibi erkenden kapatıyorlar bu nedenle çok fazla oyalanmadan izleme alanına geçeceğiz, ama önce kendimize yılbaşı yemeği ısmarlayalım diyoruz. Angus Steakhouse'lardan birine girmeyi deniyoruz ama sanıyorum herkes yılbaşı için özel bir yemek yemek istiyor, kuyruk kapıdan dışarıda. Biz de gözümüze kestirdiğimiz bir pub'a kendimizi atıyoruz bu arada publar yılbaşı gecesi için bilet satıyorlar ve publara giriş biletli, sonra ise içeri almıyorlar, bizde yemekten sonra London Eye önüne havai fişek gösterisi izleme alanına geçiyoruz. Saat 8. Daha tam 4 saatimiz var, Allah'tan hava çok güzel, ılık, rüzgar yok, nehir kenarında olmamıza rağmen üşümüyoruz, geçen sene yağmurluydu bu sene hava çok güzel. Thames Nehri kenarı açık hava partisine dönüşmüş, her milletten insan var, arada türkçe konuşanları duyuyorum mutlu yıllar diliyorum, çoğunluk turist,  tabii biz kendimizi turistten saymıyoruz:) saatler hızla ilerliyor, saat 22:00 de Türkiye'deki arkadaşlarımıza yeni yıl mesajlarımızı iletiyoruz bizim daha iki saatimiz var, parti gittikçe ısınıyor, bu arada bu alanda su dahi hiç bir şey satılmıyor,
insanlar içeceklerini gündüz alıyorlar akşam da tükenince tekrar alacak yer olmadığı için eğlence dozunda kalıyor. Saat 12'ye yaklaştıkça heyecan iyice yükseliyor son dakika sayıma başlıyoruz, binlerce insan bir arada geri sayıyoruz ve saat tam 12'de Big Ben'den ses yayılıyor; din den don ve ondan sonrası tam bir şölen, 10 dakika boyunca gece gündüz gibi oluyor anlatılmayla tarif edilecek gibi değil, en iyisi videoyu seyredin. Ömrü hayatımızda bir kez mutlaka seyredilmesi gereken bir şölen. Havai fişek gösterisinin ardından kalabalıkla şehrin içine akıyoruz, yaya trafiği nasıl olur tecrübe ediyoruz. Hava alanı için daha vaktimiz var bu nedenle açık olan pubların birine giriyoruz saat 2 gibi. Eğlence publarda sona ermiş, kahvemizi içiyoruz, Underground 3'ten sonra açılacacağı için, saati bekliyoruz sonra havaalanı. Bagaj emaneti saat 5'te açıldığı için hava alanında biraz banklarda uyuyoruz. Sonra sabah 9 uçağı ile ver elini İstanbul... Rüya gibi bir gezi daha bitti. İnşallah sırada başka geziler olur.

Londra Yılbaşı Havai Fişek gösterisi:

13 Ocak 2013 Pazar

Londra'da Yılbaşı 2013-II Stonehenge

29 Aralık 2012:


Bahar; Ben; Stonehenge; Güneş!
Bugün Stonehenge günümüz. İstanbul'da bu program için çok 
araştırmıştık. Salisbury'den Stonehenge'e otobüs ulaşımı yok, özel tur servisi var. Londra'dan ise uzun tur ve kısa tur seçenekleri var. Sabah çok erken kalkmak istemiyoruz ve Öğlen başlayacak express turda karar kılıyoruz. Bugün Londra'nın meşhur yağmuru var. Otobüsle iki saatlik bir yolculuk yapıyoruz. Yol arkadaşlarımız çoğunlukla uzak doğudan. Londra'nın dışına 2 saatlik yolculuk yapma fikride bizi cezbediyor, yağmur yağıyor ve kimi zaman uyuyarak kimi zaman hayal kurarak yolu bitiriyoruz ve şöförümüz biraz sonra Stonehenge'in önümüze çıkacağını bildiriyor, heyecanlanıyoruz. Bir boş arazide dikili taşlar             
görünüyor uzaktan. Stonehenge hakkında bir sürü iddia var benim favorim ise ufo iniş yeri olma olasılığı. Nedense bu dünyaya sığamıyorum bir türlü ufo fikri hoşuma gidiyor sanıyorum. Stonehenge'in yanına giderken bir sesli kılavuz veriyorlar ancak bir yağmur yağıyor ki sormayın ve bir de soğuk, yağmur altında inat ediyoruz taşlara bakıyoruz, Taşlar Londra havası gibi soğuk değiller, gülümsüyorlar inanamazsınız. Bir de bir anda hava değişiyor, güneş ufukta beliriyor ve kara bulutlar dağılıyor ve küçük bir gök kuşağı bile görüyorum. Stonehenge ilgili en ilginç anım bu oluyor bir anda hava inanılmaz güzelleşiyor, sanki hayatın kendisi gibi, bazen öyle olur ya, her şey üst üste gelir ve iyice bunaltır sonra bir anda değişir. 1 saatlik molanın ardından otobüse tekrar geçiyoruz ve Londra'da otobüsle dolaşmamak için yol üzerindeki Wimbledon'a uğramaya karar veriyoruz. Yol arkadaşlarımız Fabricio ve Rogerio'da bize katılıyor, ve South kensington'da iniyoruz. Londra'da underground çalışma oldu mu hayat o hatlarda duruyor ve bu kez şansımıza Wimbledon'da da çalışma var ve biz Covent Garden'e doğru yola koyuluyoruz.

İki Brezilyalı, İki Türk bir İngiliz Pub'ında
Bir İngiliz Pub'ına kapağı atıp, yemek yiyoruz. Fabricio ve Rogerio Brezilyalılar, yemek boyunca keyifli sohbet ediyoruz, iki türk, iki brezilyalı bir ingiliz pub'ında fıkra gibi, bir ara Fabricio'ya neden Stonehenge ziyaret etmek istediniz diyorum Fabricio'nun çocukluk hayali imiş, hatta Rogerio dalga bile geçmiş bütün çocuklar disneyland falan hayal eder, sen Stonehenge hayal etmişsin normal değilsin diye..gülüyoruz hep birlikte, ama ben de çocukken hayal etmiştim, bu ikinci gerçekleşen hayalim, Fabricio ve Rogerio için sırada Norveç var, kuzey ışıklarını seyretmek istiyorlar, bu arada Brezilya'da yaz ve hava kırk dereceymiş. Gezmek güzel şey, yol arkadaşlarımızla vedalaşıp, canlı müzik dinlemek üzere Soho'ya geçiyoruz.

PorterHouse Covent Garden Irish Pub
İskoçya'dan sonra artık en favori mekanımız Irish Pub'lar, ilk irish pub'a geçip gecenin tadını çıkarıyoruz, Publarda müzik 11 bilemediniz en geç 12'de bitiyor, daha geç saatler için lisans almak çok pahalıymış bir tek yılbaşı akşamı 2'ye kadar açıklardı.
12'ye doğru High Barnetin yoluna düşüyoruz güzel geçen bir günün tatlı yorgunluğuyla




 
Buyrun Stonehenge




5 Ocak 2013 Cumartesi

Londra'da Yılbaşı 2013-I

Richmond
27 Aralık 2012:

Geçen sene bu gün Londra'daydım ve bir sene sonra aynı gün tekrar Londra'ya geleceğimi hayal bile etmemiştim.. Sadece Yılbaşı gecesi London Eye önünde olmadığımıza çok pişman olmuştum, çünkü Havai Fişek gösteri başladığında neyi kaçırdığımızı anlamıştım. Demek ki çok içten istemişim duam kabul olmuş; hayat gerçekten sürprizlerle dolu ve tekrar Londra yolundayım. Tekrar sıkı bir program yaptım Bahar'la birlikte, geçen sefer gezemediğimiz yerler ve mümkün olduğunca şehrin keyfini çıkarmayı amaçlıyoruz. Sabah British Airways'in uçağı ile Londra'ya hareket ediyoruz. Yaklaşık 4 saatlik bir yolculuktan sonra Terminal 5'e indik. Bu arada British Airways bagaj hakkı 1 bavul 23 kg'ye kadar ve el bavulu. Ben iki küçük bavul yapmıştım ama bagaja sadece birini verebildim. Havayollarının bagajları hakkında ders alsam yeridir her biri ayrı telden çalıyor. Heathrow havaalanı Luton'a kıyasla devasa ve underground servisi var. Gerçi Luton'dan artık Easybus diye bir servis te başlamış Şehre ekonomik ulaşılabiliyor. Bugün saat 5'te yemeğe davetliyiz. Yol arkadaşım Bahar'da 5 sene önce Londra'da dil okuluna gitmiş ve kaldığı aile bizi yemeğe çağırma inceliği gösterdi. 5'e kadar boş vaktimiz var biz de Richmond'a gitmeye karar vermiştik.
Richmond
Terminal'den Richmond otobüsüne biniyoruz. Hava güzel az biraz çiseliyor ancak yine de ortalama 10 derece civarında. Geçtiğimiz hafta Londra çok soğukmuş ama Allah'tan bu hafta hava güzel. Richmond Thames nehri kenarında sayfiye yeri, küçüktte bir merkezi var. Nehrin kenarında yürüyüş yapan insanların arasına karışıyoruz. Saat 5'te ise ev ziyaretimizi gerçekleştirmek üzere Hunslow'a geçiyoruz. Hunslow sokaklarında tilki gördüm. Hunslow'da tilki sokaklarda gezermiş; normalmiş! Ben de "tilki'nin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanı" atasözünü, artık "tilkinin dönüp dolaşacağı yer Hunslow sokakları" diye değiştirdim.

Pakistani Restaurant
Ambeer ve Sureyya bizi Pakistan restaurantına götürmek için hazırlık yapmışlar. Pakistan restaurantında seçimi Ambeer'e bırakıyoruz ve Ambeer masasyı çeşit çeşit Pakistan yemekleri ile donatıyor, Pakistan yemekleri bizim yemeklerimizden daha baharatlı ama lezzetliler... Daha sonra kısa bir çay içmek için eve geçiyoruz. Bizim kalacağımız ev High Barnette. Burası ise Heathrow'a yakın. Bu demektir ki daha en az 1.5 saat yolumuz var. 9 gibi nazik ev sahipleriyle vedalaşıyoruz ve High Barnet için yola koyuluyoruz. Ev sahibimiz Peter bizi bekliyor. 10:30 gibi evde oluyoruz. Aradan geçen bir senenin dedikodusunu mutfakta kahve eşliğinde yapıyoruz. Ne güzel sanki dün gibi, yine Londra'dayız.

Normandy High Barnet kaldığımız sokak
28 Aralık:
Bugün Tate modern günümüz. Geçen sene bu müzeyi gezmeye fırsatımız olmamıştı. Bu kez öncelik Tate Modern'in.. Sabah 11 gibi Tate Modern'deyiz. Tüm müzeler gibi bu da kat kat, ancak Tate Modern'in kendine özgü bir havası var. Her bir eserin önünde durup düşünesim geliyor gerçekten, eser yelpazesi çok geniş, bir sürü sanatçının çalışması var, Picasso, Monet ve daha bir sürü..


Thames Nehri Tate Modern
Tate Modern nehrin kenarında, insanlar yürüyorlari bir yanda müzik çalıyorlar. Londra'ya bir kez de Allah nasip ederse yazın gelmeye karar veriyoruz. Londra yazında muhteşem olmalı.
Tate Modern


Öğleden sonra için Kingsway Hall Otelin restaurantında Afternoon tea için Groupon Londra sitesinden fırsat almıştık. Yürüye yürüye Covent Garden'e geçiyoruz. Bu arada geçen sefer Covent Garden'de çok vakit geçirmemiştik ancak çok güzel bir bölge, Covent Garden Underground çıkışında asansör kullanmazsanız 193 basamaklı merdiven var. Biz bir kez çıkıp deniyoruz, nefesimiz kesiliyor. Afternoon tea ise meşhur İngiliz Geleneği. Bahar mutlaka Afternoon tea yapalım diye ısrar etmişti, iyi ki etmiş. Harlequeen Restaurantta saat 4'e rezervasyon yapmıştık. Servis gerçekten çok güzel. 3 katın alt katından başlıyoruz ancak en üst kata geçene kadar doyuyoruz bile, tatlılara yer kalmıyor yine de inat ediyoruz ve tüm tatlıları bitiriyoruz, 2 saat çay keyfi yapıp, Bale izlemek üzere, Royal Opera House yoluna düşüyoruz.

The Nutcraker, Fındıkkıran, biletlerimizi yine İstanbul'dan almıştık. Return biletlet için kapıda ayrı bir kuyruk var. Benim bilet aldığım yer ise Standing.. yani ayakta. Biletler 10 pound'dan başlıyor 75 pound'a kadar çıkıyor. Gösteri günü yaklaştıkça biletleri bulmak zor oluyor. Biz işimizi şansa bırakmamak için tüm biletleri gitmeden ayarlıyoruz. Standing alanın ayrı meraklıları oluyormuş. Bale başlıyor ve kendimizi balenin büyüsüne bırakıyoruz 2.5 saat nasıl geçiyor anlamıyoruz, baleden sonra geleneksel olarak bir İngiliz Pub'ına atıyoruz kendimizi...